SU YALITIMINDA HAKSIZ REKABET
Jozef Bonfil / Teknik DanışmanBTM A.Ş. BİTÜDER
Su yalıtımının önemi 1999 yılı depreminden sonra ortaya çıktı. Depremde yıkılan evler incelendiğinde iki önemli veri ortaya çıktı.
· Tarım arazileri üzerine yüksek binaların yapılmış olması. Suya doygun toprağın üzerindeki bina basıncının etkisi ile deprem titreşimleri esnasında, su ile toprağın ayrışması sonucunda binaların toprağın içine gömülmesi.
· Binalarında su ve ısı yalıtımları olmamasından, betonarme içindeki demir donatının (özellikle betonarme kolon içindeki yatay bağlantı demirleri) zaman içinde korozyona uğrayarak, deprem esnasında gelen yatay kuvvetleri bina taşıyıcı sisteminin karşılayamaması nedeni ile katların üst üste yıkılması.
Bu olayların sonunda başta kamuoyu olmak üzere, inşaat ile ilgili tüm teknik kişiler korozyonun önemini bir kez daha hatırladı. Yapının korunması hakkında bilinçlenme hareketleri başladı.
Su yalıtımına yönelik malzemeler 3 ana grupta toplanmaktadır:
a- Bitümlü Örtüler
b- Sentetik Örtüler
c- Sürme Esaslı Likit Malzemeler
Her üç üretim dalında da 1999 yılından sonra pazara yeni üreticiler girmiş ve 2010 yılında talebin 2,5 -3 katına varan kurulu kapasitelere ulaşılmıştır.
1999 yılından sonra pazara giren oyuncuların büyük bir bölümünün merdiven altı diye yorumladığımız düzeydeki üreticilerin olması, kurulu kapasitelerin pazar talebinden daha fazla olması, TSE – CE geçiş döneminin yaşanması, birçok ürün ile ilgili uygulama kural standartlarının olmayışı, piyasa denetiminin olmaması haksız rekabeti körükledi ve bugüne gelindi. Su yalıtım ürünleri ile ilgili olarak, polimer bitümlü örtüler ile ilgili TS EN 13707, 13969; sentetik örtüler ile ilgili TS EN 13956, 13967 standartları yayınlanmış iken, su yalıtımında kullanılan sürme esaslı su yalıtım malzemelerine yönelik TS EN Standardı bulunmamaktadır. Şubat 2001’de polimer bitümlü örtülere yönelik Türkiye’nin ilk uygulama kural standardı olan TS11758-2, İZODER ve BİTÜDER’in ortak gayretleri ile yayınlanmıştır.
Bugün haksız rekabet birçok boyutta gerçekleşmektedir.
Sınıflandırmayı aşağıdaki gibi yapabiliriz:
Kalitesiz Üretim
Kurulu kapasitelerin, talepten fazla olması nedeni ile üreticiler malzemeleri daha ucuza imal etme yönünde eğilimlidirler. Bu ürünü satın alacak nihai tüketicinin, fiyat baskıları da eklenince merdiven altı üreticisi kalite ile oynamaktadır. Hiçbir üretici zarar edeceği bir malı satmayacağına göre, petrol fiyatları bir yıl içinde 90.-US$’dan 150.-US$ mertebesine çıkmasına rağmen, ürün fiyatlarının sabit kalması veya çok az artması başka şekilde izah edilemez. Özellikle müteahhit firmaların satın alma bölümlerinin TSE belgelerinin sadece ön sayfası ile yetinmeleri, önemeli olan TSE belgesinin rapor sayfalarını (orada kalite ile ilgili yapılan deneyler ve sonuçları, yapılamayan deneyler, ürünün oraya nasıl geldiği vs. gibi önemli bilgiler bulunmaktadır) istememeleri ve incelememeleri, saygın üretici ile kalitesiz üretim yapmakta olan firmaları aynı seviyeye getirmektedir. CE Belgeli ürünlerde, nihai tüketicinin referans alabileceği uygulama kural standartlarının olmayışı nedeniyle tüketiciler CE Belgeli ürünlerde yapacağı iş ile ilgili hangi teknik değerleri arayacağını bilememekte ve sadece CE İşaretini görerek kaliteli bir ürün satın aldığı imajına kapılmaktadır. Halbuki satın aldığı ürün o iş için uygun olmayabilmektedir. Piyasa denetimin eksik olması, TSE belgelerinin gerektiği gibi alınmaması kalitesiz üretimi teşvik etmektedir.
Faturasız Satıştan Kaynaklanan Haksız Rekabet
Özellikle Anadolu pazarında merdiven altı üreticiler satışlarının büyük bir bölümünü bu şekilde yapmaktadırlar. Bu da saygın üretim yapan firma ile kendi arasında büyük bir fiyat farkı yaratmaktadır. Bundan ülkemiz ve vatandaşlarımız zarar görmektedir.
İkame Mallar Arasında Yaşanan Haksız Rekabet
Yapının inşaat şekli, hızı, mevsimsel özellikler veya zeminden kaynaklanan nedenler ile projede yazılı malzemelerden daha farklı ikame ürünler kullanılabilir. Ancak bu ürünler seçilirken o ürün asıl kullanım amacına göre seçilmelidir. Yan özellikler hiçbir zaman için, asıl özellik yerine konulmamalıdır. Örneğin beton yüzey sertleştirici malzemelerin asıl görevi beton yüzeyine belli bir oranda mukavemet kazandırmaktır. Bu katkıyı hiçbir zaman için su geçirimsizlik malzemesi olarak kullanmamak gerekir. Bir diğer örnek ise sentetik örtülerde ve bitümlü örtülerde temel yalıtımlarında kullanılacak örtüler; neme (basınçsız sulara karşı) ve basınçlı sulara uygun örtüler diye iki ayrı guruba ayrılır. İnşaat maliyetlerini ucuzlatmak amacı ile basınçsız sulara karşı kullanılacak olan örtüleri, basınçlı suyun bulunduğu temel bohçalamasında kullanmamak gerekir.
Tüketicinin Bilinçsizliğinden Kaynaklanan Haksız Rekabet
İnşaat sektörüne yönelik olarak yeterli uygulama kural standartlarının veya yönetmenliklerin olmayışı kişileri detaylar konusunda tereddütte bırakmakta ve bir kişinin ortaya attığı bir fikir literatürde olmamasına rağmen kabul görmekte ve kısa bir süre içinde adeta standartlaşmaktadır. Buna en güzel örnek bohçalamada, tabanda bitümlü örtü perdede bitüm çimento karışımı sürme malzeme veya tabanda PVC örtü perdelerde poliüretan esaslı sürme malzeme kombinasyonudur. Tabanda kullanılan malzeme ile perdelerde kullanılan malzemeler hiçbir zaman için birbirleri ile kaynaşmayacakları için yalıtımın ana kuralı olan süreklilik ilkesi sağlanmamaktadır. İki malzemenin birleştiği noktalar her zaman için potansiyel problem noktalarıdır. Hiçbir ulusal veya uluslararası uygulama standartlarında bu tür detaylar yer almaz iken, yurdumuzda bu nerede ise tüm şantiyelerde uygulanır hale gelmiştir. Başta şantiye sorumluları, kontrollük hizmeti ve denetim hizmeti veren kişi veya kurumlar bu önerilere sıcak bakmalılar ve bu önerileri sorgulamalıdırlar. Polimer bitümlü örtülere yönelik olarak yayınlanmış olan TS 11758-2 uygulama kural standardında tüm bu yalıtım detayları verilmektedir. Bu detaylar sentetik örtüler için de geçerlidir.
Resmi Kurumların Yarattığı Haksız Rekabet Ortamları
Orman ve Çevre Bakanlığı’na bağlı olarak kurulmuş olan Piyasa Denetim ve Gözetim Birimleri’nin etkin denetimlerine biran önce başlamaları gerekmektedir. Yapı denetim şirketlerinin iş alış şekli değiştirilmeli, havuz sistemine geçilmeli ve yetkileri artırılmalıdır. Yapı sigorta sistemi biran önce devreye sokulmalıdır. Bakanlıklarca yayınlanan yapı yönetmeliklerine, tebliğ ve genelgelere istisnasız olarak tüm müteahhitlik hizmeti veren kurum ve kuruluşlar uymalıdır.
Yukarıda örnekleri ile açıklamaya çalıştığım haksız rekabet ortamları değişik boyutlardadır. Burada önemli olan devletin yasal organlarının haksız rekabet koşullarının oluşumunu engellemeleridir. Tüketim bilincinin artırılmasına yönelik uygulama standartlarının hazırlanması, kişilerin bilinçlendirilmesi görevleri de mesleki sivil toplum kuruluşlarının görevidir. Üreticiyi, tasarımcıyı, uygulayıcıyı ve denetçiyi etkin ve işlevsel yasalar ve mevzuat ile belli bir yönde kanalize etmeniz halinde haksız rekabet büyük bir ölçüde azalacaktır.